Otizm Farkındalığında Empati ve Çocuk
Son yıllarda dünyada hızlı bir vaka artışı gösteren Otizm, ABD’de her doğan 68 çocuktan 1’inde karşılaşılan bir sıklığa sahip. Otizm, nedenleri ve farmakolojik tedavisi tıp Bilimi tarafından henüz keşfedilememiş bir bozukluk olup, bozukluğun etkilerini sosyal yaşamda en az boyuta indirme adına temel olarak özel eğitim ve beslenme düzenine dayalı programlarla mücadele verilmektedir. Fakat bu mücadelenin başarıya ulaşması için bozukluğun etkilerini en çok gösterdiği sosyal yaşam içerisinde toplum üyelerinin bu rahatsızlığın farkında olması, bilgilenmesi ve anlayışa dayalı tavır göstermesi önem kazanmaktadır. Bu çerçevede her yıl 2 Nisan’da Dünya Otizm Farkındalık Günü adı altında çeşitli etkinlikler düzenlenir. Toplum içerisinde Otizm Farkındalığını artırmaya yönelik bu etkinliklerin ne kadar sonuç ürettiği elbette ki tartışılır boyuttadır. Yapılan çalışmaların daha fazla sonuç ve uzun süreli etki yaratması adına alternatif bir hedefleme yapılması ihtiyaç görünmektedir.
1 – Otizm Nedir ?
Otizm (Otizm Spektrum Bozukluğu) kişinin iletişim becerilerinin kısıtlanması ile kendini gösteren gelişimsel bir bozukluktur. Otizmin doğrudan sebebi henüz tespit edilememiş olup aşırı içe kapanıklık olarak da tarif edilebilir. Konuşma yetisinin gelişmemesi, çevreye tepkisizlik, tekrarlanan hareketler, göz teması kuramama bozukluğun temel yansımalarıdır. Kalabalık ortamlarda kontrolsüz tepki, yüksek sese karşı aşırı duyarlılık gibi kişinin durumuna göre değişen etkileri mevcuttur.
Bu durum rahatsızlığı taşıyan çocuk ve ebeveynler tarafında sosyal yaşam içerisinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Rahatsızlık, kişilerin tüm yaşam standartlarını bu doğrultuda düzenlemesini ve hatta hayat boyu bu rahatsızlığa entegre bir şekilde yaşamalarını mecbur kılar. Bu noktada toplumun Otizm rahatsızlığını algılaması ve konu hakkında bilgi sahibi olması ve en önemlisi anlayış ve destek göstermesi önem kazanmaktadır.
2 – Farkında mıyız?
Bu sorunun cevabı maalesef bir çok sosyal sorunda olduğu gibi ülkemizde farkında olmadığımız yönündedir. Ülkemizde sadece Otizm konusunda değil, sorunun çözümü toplumun ortak algısıyla çözülecek birçok örnekte bu cevabı almaktayız. Kan ve Organ bağışı yetersizliğimizi buna örnek verebiliriz. Nitekim Otizm Farkındalığı toplum algılarımız gereği ,sorunu bizzat yaşamadan gerçekleşmemektedir .
3 – Neler Yapılıyor ?
Farkındalık çalışmaları çerçevesinde konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları ,kamu kurumları ve bazı özel sektör firmaları seminerler, açık hava organizasyonları, yayınlar ve sloganlar ile sonuca ulaşmak için çaba göstermektedirler. Bu konuda gerçekten bu işe gönül vermiş duyarlı ve fedakar bir insan kitlesi bulunmakta.
Yapılan çalışmaların hemen hemen tamamı yetişkinleri hedefleyen çalışmalardır. Bu nedenle hayatın içerisinde uygulama sürekliliği kısa ve sonuca etkisi kısıtlıdır.
Kişilerin toplum içerisinde sorunları algılaması, sorunun kendisine etkisi olmasa da toplum bireyi olarak kendi sorunu kabul etmesi, bireysel olarak empati becerisi, toplumsal olarak empati kültürü gerektirir. Bu beceriyi ve kültürü oluşturmak için eğer mevcut yapı içerisinde belli oranda hayatını yaşamış yetişkin kitle hedef seçilirse kısa süreli bir etki yaratılabilir.
4 – Empati Nedir ?
Empati karşınızdaki insanın duygularını, motivasyonunu, içerisinde bulunduğu durumu içselleştirerek onu anlamak olarak tanımlanır. Basit bir tanım gibi görünen bu açıklama aslında içerisinde bilgi, samimiyet, ahlak ve zeka barındırır. Empati becerisi ve kültürünü bir toplumda yaygınlaştırmak için bu unsurların kuvvetlendirilmesi gerekmektedir. Bu zor ve uzun bir süreci, planlanmış uzun vadeli bir sosyal projeye ihtiyacını doğurur.
Otizmli bireylerin empati becerisine sahip olmadıkları söylenegelen bir durum. Peki ya toplum otizmli bireylerle ne düzeyde empati kurabiliyor? Bu soru sanıyorum öncelikli olarak cevaplamamız gereken bir soru.
5- Ne Yapılmalı ?
Geçtiğimiz günlerde BBC Türkçe Twitter paylaşımında “Susam Sokağı” yapımcılarının program karakterlerine Julia isminde bir otizmli çocuk karakteri eklediklerini ve farkındalığı çocuklardan başlatma yönünde bir karar aldıklarını okudum.
Evet. Anahtar yaklaşım bu olmalı sanırım. Farkındalığın temelini oluşturan empatiyi en iyi beceren kitleden başlamak, hatta çalışmaların büyük bölümünü bu kitleye hedeflemek en hızlı ve en uzun süreli etkiyi yaratma adına bir alternatif fikirdir.
Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan başlamak üzere ticari faaliyet alanı çocuktan geçen her kuruluşa görev düşmektedir.
Tabi bu kurumları yöneten ve kararlarında etkili kitlenin empati becerisi yine sonucu belirleyecektir.
Bu çocuklar hepimizin çocukları.